Didem Nur Güngören'in durumlar, kitaplar ve şeyler üzerine, yayınlanmış -bazen de yayınlanmamış- muhtelif edebi yazıları... Tarih aralığı da 1999-2010 gibi... Hepsi bir arada temiz temiz...



Yalnızca Kendisine Ait Bir Yazar

(Bu yazı yayınlanmadı.)

Meraklı gözlerden saklanarak yaşamayı başaran Çavdar Tarlasında Çocuklar/ Catcher in the Ray’in yazarı J.D. Salinger 91 yaşında hayattan tamamen çekildi.


Belki de başlığı şöyle kurmak gerekirdi: “Yazdıkları yalnızca kendine ait olan yazar”. Ocak ayı sonunda Amerikan edebiyatından göçen J.D. Salinger tam bir münzeviydi. 1965’ten sonra hemen hemen bütün röportaj tekliflerini geri çevirdi, yaşadığı kasabalılarla işbirliği yaparak (New Hampshire’da, Cornish kasabasında ikamet ediyordu) şehre kendisini görmeye gelenlerden gizlendi. Bir dönem öğrenci gruplarını evinde ağırlasa da daha sonra bundan da vazgeçti. Zorlukla çekilmiş olsa da bir kaç “yeni” fotoğrafı var, o nedenle 1965’ten sonra nasıl bir yüze dönüştüğünü az çok bilebiliyoruz. Az çok çünkü fotoğraflardaki adam fotoğrafının çekilmesine oldukça öfkeli, yine bir çok basın organı ölüm haberini bu fotoğrafla birlikte yayınladı. Ama Salinger’in efsanesini Pynchon’unkinden ayıran şey “gizlenme”ye yazdıklarını da dahil etmesiydi. 1965’ten sonra hiçbir şey yayınlamadığı gibi, kendisi ile ilgili her türlü yaratıcı çabayı baltaladı, kitaplarından uyarlanacak filmlerin gösterimini, biyografilerinin, mektuplarının hatta kendi romanından hareketle yazılmış başka romanların yayınlanmasını da engelledi. Kendi yazdığı ve yayınlamaya karar verdiklerini de yayınevinden son anda karar değiştirip geri çekti. Reklamının bile yapılmasını istemiyordu. Ölümüyle birlikte okur kitlesindeki merak da böylece oldukça arttı. Zira kızının biyografisindeki kimi ifadelerden hareketle Salinger’in 1965’ten son yıllarına dek yazdığı ve kasaya koyduğu en az iki adet tamamlanmış romanı olduğu düşünülüyor. Hatta komşusu Jerry Burt bu sayının 15 olduğunu iddia ediyor. Gününün bir kısmını kendisine ayırıp masasında yazdığını çeşitli ifadeler doğruluyor lakin şimdiye dek ne temsilcisi Phyllis Westberg’ten ne de yayıncısı Little, Brown & Co.’dan mühim bir haber (ya da okurlar için bir müjde) geldi.

Salinger belki de yazdıklarını başkalarından kıskanmıyordu, yalnızca bugün kendi kendisine yazdıklarını defterde, günlüklerde saklayan insanlardan biri olmayı istiyordu: “Yayınlamamakta müthiş bir huzur var. Yayınlamak mahremiyete zarar veriyor. Yazmayı seviyorum. Yalnızca kendi keyfim için yazıyorum.” Bugün kamusal hayata açılmak için her türlü yolu kullanmaya eğilimi olan insanlar için ne garip bir tutum!

Yine de yazmanın yayınlamakla minimum da olsa bir ilişkisi olduğu aşikar ama yazarın kendisini yazdıklarıyla birlikte bir bütün olarak algılayıp, özel hayat-kamusal hayat arasındaki çizgiyi bu kadar ileride bir noktadan gayet kalın bir şekilde çekmesi mümkün mü? Sorular arka arkaya gelebilir: Mümkünse nasıl oluyor? Yazar yaşarken ne olduğu bir bakıma belli, peki ya şimdi, yazar ölünce?

Salinger’i buna iten aslında tam da 20. Yüzyılın, “sanatçı”yı mite dönüştürme konusunda olağandışı bir hevesle birlikte bu çizgiyi çok geriye yerleştirmesi de olabilir elbette. Özetle bu aşırı tepki, aşırı etkinin olağan sonuçlarından bir tanesi olarak görülebilir. Peki böyle olunca “yazar”ın “yazarlığı”na ne oluyor? Ve yayınlamak arasındaki gerilimin nerelerine yerleşebiliyor yazarlar? Özellikle geçtiğimiz yüzyıl bu konuda her türden tavırla dolu. Her ne kadar uç örnekler üzerinden genel bir tartışmanın veçhelerini görmek ve dengesini bulmak kolay olmasa da, Salinger vakası şimdi ölümüyle yeniden açılıp belki –en azından- bu soruları sordurabilir.

Belki de bir yazar, sanatçı ya da “yaptıkları kamuya malolan” insanları merak ederken, araştırırken tam da şunu sormak gerek: Gerçekten de bizi ilgilendiriyor mu? Ne kadarı? Neden? Bu sorulara verilebilecek cevaplar her ne kadar halihazırda meşru sayılan zeminleri daraltmayacak olsa da (hatta genişletme tehlikesi olsa bile) en azından Salinger ya da Pynchon gibi örnekleri bir nebze anlamamız için zihnimize çentik atabilir.

Hiç yorum yok: