Calvino evreninde Kozmokomik Öyküler, bilimsel -yani ‘ciddi’- altyapısının üzerinde kurmaca -yani ‘hafif’- değerlerini gururla sunar.
Italo Calvino edebiyatla, gazetecilikle ve İtalyan Komunist Partisi’yle ilgilenmekle kalmadı, -belki de botanik bilimci olan anne-babasının alanına fazla direnemeyerek- bilime de ciddi ve gerçek bir ilgi duydu: “Eğer edebiyat bana yalnızca düşlerin peşinde olmadığım güvencesini vermezse, içinde her ağırlığın çözüldüğü görülerim için bilimde kaynak ararım.” Böyle eğilimler çoğu kez doğrudan görünmezler; Italo Calvino yapısında bilimsel bilginin hiç bulunmadığı öyküler ve romanlar yazsaydı bile, kurduğu edebiyat evreninin şeklinden işin içinde bir iş olduğunu herhalde anlardık. Mesela görünmez kentlerin her biri ve bunların bir ağ gibi birleşip oluşturdukları ülke, edebi bir ülkeden çok bir bilim-kurgu ülkesi gibi gelebilir insana.
Efsanelerle bilimin bir tür ortak yönü vardır: Dünya her seferinde sıfırdan kurulur, yeniden bir evren tasarımı yapılır; sonradan onlara –dışarıdan- kültürel ‘amaçlar’ yüklenir. Galiba Calvino da daha çok bu ikisinin ortak dilini bulmaya ve bu ortak dille evreni, dünyayı en başından konuşturmaya soyunuyor. Öyküde bilimsel altyapıyı gizle, üzerine ince çıtalarla, yeni ama sanki tarih öncesi gibi duran bir evren, dünya ve birey yerleştir: Dünya yeniden, en başından söz alsın. Belki böylece edebiyatta yalnızca düşlerin peşinde olmamanın ve ‘trajediyi aşmak için insanın kendi hayatına yeniden biçim vermesinin’ yolu açılır.
Bilime genelde tersinden bakarız, hele de artık bu yüzyılda: “Bütün bu gelişme insanların düzeninin iyiliği için.” Dünyanın bilgisi -özellikle de bilimsel bilgi- dünyada daha rahat yaşayalım diyedir, bizim bugün durduğumuz yerde aksini düşünmemiz için gerçekten az neden var. Ama bir başka bakış açısı (yoga yapan arkadaşlarımız böyle bakabilir mesela) dünyanın-evrenin kendine has, bizden -bizim koca egolarımızdan- bağımsız olarak, hatta hepimizin üzerine yerleşen bir biçimde, bir durumu olduğunu iddia ediyor. Bu “Evren, her şey birbirleriyle ilişkilidir, birdir” meselesine (ve omm diyen arkadaşlarımıza) gülmüş olabiliriz, herhalde biraz da işimize gelmiştir, ne yani şimdi insan en yüce şey değil mi? Kozmokomik Öyküler’e göre pek değil. Bu bilimli-edebiyatlı yeni evren tasarımında sanki ay ya da dünya (ya da bütün evren, mikro olanı bile) insana kendisini görmek için bakıyor; doğası ise bu son bir kaç yüzyılın dünyayı insana göre ehlileştirme hevesinin dışında kurulu: Ay işte böyle dünyadan uzaklaşıyor, pek bir şey yapamıyoruz, yapamamayı da kabulleniyoruz. Bu yeni evrende insanın (ya da ona benzer bir yaratığın) hükmü pek geçmiyor. Biraz da bizim tarih öncemiz gibi, insan maruz kalıyor: mesela Ay’ın üzerinde mahsur kalmaya ya da daha basiti, ölüme. Duruma pek de sesini çıkarmıyor işte, bu açıdan Kozmokomik Öyküler’deki bilim damarı bilimin kendisine de ters ters bakıyor; bilim insan için bir fırsat değil de, dünyanın “kendi kendisini anlaması” için insanın yarattığı bir fırsat sanki.
Calvino’nun yaşamış olduğu gerçek evrende, bu dünyada bundan 50 sene önce bilimin net biçimde insan için bir “ilerleme” değil de, dünyanın kendisine –sanki aynaya bakar gibi- bir bakışı olabileceğini iddia etmek zordu sanırım. Ben kendi payıma aya ilk ayak basıldığında “oley!” derdim, aklıma hiç de öyle insan mı dünya içindir, dünya mı insan içindir gibi meseleler düşmezdi, eminim. Kafasını içinde yaşadığı evrenle ve insan düzeniyle hayli bozmuş olan Calvino’yla da –herhalde sonradan pişman olmak üzere- pek münasebetim olmazdı.
Neymiş efendim, burada yaşayabilmek için yaşamımızı yeniden biçimlendirmemiz gerekiyormuş. Bilim, insanlık ilerliyor işte, daha ne olsun? Evren de genişliyormuş zaten (her ne demekse).
Peki, gerçekten anlıyor muyuz? Anlıyorsak, ne kadar ve neresinden bakarak? Yoga yapan arkadaşlarımız bu öyküleri çok sevebilirler.
Bütün Kozmokomik Öyküler
Italo Calvino
Çevirenler: Eren Yücesan Cendey, Şemsa Gezgin
Yapı Kredi Yayınları
Yayınlanma tarihi: Ağustos 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder