Didem Nur Güngören'in durumlar, kitaplar ve şeyler üzerine, yayınlanmış -bazen de yayınlanmamış- muhtelif edebi yazıları... Tarih aralığı da 1999-2010 gibi... Hepsi bir arada temiz temiz...



Sanat Apartmanı

İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı tarihinin yeni bir perdesini yavaş yavaş açıyor. Sahnede görünenler ise sanat galerileri.


İlk durak: Galeri Nev

Galeri Nev, Türkiye’nin önde gelen galerilerinden, Ankara’da Gaziosmanpaşa’da ve İstanbul’da Maçka’daki üslerine ek olarak 2007 yılında İstiklal Caddesi’nde bir mekâna daha yayıldı. Mısır Apartmanı’nın beşinci katındaki yeni galeride Ağustos sonuna dek NEV 2008 sergisi yer alıyor. Galeri Nev’in kurluşunun 24. yılında düzenlediği serginin galerinin tarihini de su yüzüne çıkaran retrospektif bir niteliği var. Sanatçılarının önemli yapıtlarını bir araya getiren serginin tamamına yayılmış kırılgan ve desen ağırlıklı bir üslup söz konusu. Hale Tenger’in “Dancing Queen” gerçekten de insanın aklını alıyor, başını döndürüyor: İçinde yüz kadar parlak küçük küre bulunduran büyük bir yarım dairenin içi kafanızı çağırıyor ve sonra içini Abba ile dolduruyor. Kapıda ise Nazif Topçuoğlu’nun “tuhaf kokan” fotoğrafları var. Kızlar yine bir aradalar, ya birini öldürüyorlar ya da ölü birine bakmıyorlar. (Ağıt ve İntihar eserlerin isimleri…) Galerinin sanatçılarından Canan Tolon’un iki ayrı döneminden iki farklı teknikle çalıştığı büyük boy “manzara” serginin modern köşesi. İşin post kısmını Bashir Borlakov üstlenmiş, iki panoramik fotoğraf şaşırtmak ve hatta irkiltmekle yükümlü. İnci Eviner’in küçük kağıtlar üzerine desen çizer gibi çalıştığı büyük boy tuallerinde ironi diz boyu: “Üzerinde maymunların gösteri yaptığı arabesk desenli buldozer” serginin merkezi yapıtlarından bir tanesi.
Bütün bunların bir bütünlüğü var; bir araya geldiğinde birbirine uyum göstermesinin beklenemeyeceği şeyler bir araya gelince dünyanın en uyumlu mekânını yaratmış gibiler. Galeri Nev’in bu yeni yerinde ev havası mevcut. Burası rahatlıkla plastikli, boyalı, lambalı, fotoğraflı, aydınlık, ferah ve içindeki nesnelerin sizin zihninizin her yerine bir biçimde ulaştığı eviniz olabilir.

Sanatın şu yeni evinde: Casa Dell’Arte
Mısır Apartmanı’nın girişine asılmış büyük bir afiş yol gösteriyor: Sanatın yeni evi işte burası. Üçüncü katta yeni açılan galeri 27 Haziran’a dek Ergin İnan, Mustafa Sekban, Resul Aytemur, Maria Kılıçoğlu, Cem Sağbil, Dilek Kutzli, Selahattin Yıldırım, Mustafa Özel gibi galerinin bünyesinde topladığı olgun sanatçıların yapıtlarını barındıracak; daha sonra yaz sezonu için bu yapıtlar Bodrum’daki evlerine doğru yola çıkacaklar. Zira Casa Dell’Arte Sanat Yönetimi Şirketi Yunus ve Ahu Büyükkuşoğlu ile Moiz Zilberman ortaklığında 2007 yılının Haziran ayında Bodrum Torba’da bir sanat oteli olarak kapılarını açmıştı. Elbette o kapılar (12 adet kapı, her birinin içinde eşsiz sanat eserleri var, misal sabah sizi bir adet Neş’e Erdok karşılıyor) hâlâ açık ama onlara eklenen galeri kapısının arkasında da çağdaş sanatın genç ve yetenekli isimlerin çalışmaları var.
Toplamda yirmi eser bulunan sergide tual üzerine yağlıboya, akrilik, karışık teknik çalışmaları ve bronz heykeller yer almakta. Yeni yetişen genç sanatçı kuşağına da sahip çıkan, estetik değerlerin bu açıdan gelişmesine katkıda bulunmak niyetinde olan galeri Özgür Kokmazgil, Meray Topsakal, Füruzan Şimşek, Gülin Hayat Topdemir, Ayşegül Sağbaş, Hayri Ağan, İlke Kutlay ve Çağdaş Erçelik isimlerini bünyesinde barındırıyor. Ortak özellikleri gözlem yapabilmek, estetik kaygılarını net bir temele yerleştirebilmek olan bu genç kuşak sanatçılar galerinin sağlam kalelerinden.
Diğer bir sağlam kale giriş bölümünde ziyaretçileri karşılıyor: Selahattin Yıldırım’ın Yüz Serisinden adlı iki parçası, hem “hiç kimse” hem de “herkes” olan yüzleri. Herkesin acı, toplumsal olaylar karşısında hayal kırıklığına uğramış, dağılmış, şaşkınlığa düşmüş yüzleri. İçeride Ergin İnan’ın dikey uzun mektupları bir başka kale burcu: Sütunumsu tualler fermanların birer versiyonu gibi, ama bu kez kaligrafiden hareketle insan figürünüyle bilinçaltı öğelerini bir araya getiriyor.
Serginin toplamından şöyle bir sonuç çıkarılabilir: Türkiye’de modern sanat hizasında bir araya getirilebilecek belli başlı eserler kendilerine yeni bir ev daha bulmuş durumdalar.


Vizyoner ve girişimci: Galerist

Teşvikiye’yi terk ederek kendine vizyonunu taşıyabilecek bir mekânı sonunda bulan Galerist Mısır Aparmanı’nın dördüncü katında ikâmet ediyor. Yeni mekânında bir de sanat kütüphanesi yer almakta. (Kütüphaneye girmek için randevu almak gerekiyor) Galerist bu katta büyükçe bir sergi alanını kullanıyor; 14 Haziran’a dek iki adet ufak ama demir leblebi cinsinden iki adet sergi de bu alanı paylaşmış durumda. Kendisini ve etrafını ve ünlüleri ve yine kendisini fotoğraf malzemesi etmekten haz alan Alman fotoğrafçı (aslında zaman zaman moda fotoğrafçısı, zaman zaman da en hasından bir sanatçı olan) Juergen Teller’in Nürnberg adlı sergisi çürümeyi, büyümeyi, değişmeyi odağa alıyor. Nürnberg Almanya’nın tarihi tuhaf noktalardan oluşan bir şehri, Nazi merkezi aynı zamanda II. Dünya Savaşı sonunda nazilerin de yargılandığı yer. Bu tarihsel duruma kendi kişisel tarihin durumlarını ekliyor Teller. Bu fotoğrafları daha önce Avrupa’nın belli başlı şehirlerinde sergileyen Teller’in burada anlattığı hikaye bahardan, doğadan, insan bedeninin güzelliğinden ve duruşundan, yüz hatlarının duruluğundan ve dünyaya has çiğ ve hatta taze olan şeylerden hareket ediyor.
Teller’in karşısında, yine 14 Haziran’a dek, kağıttan eserlerinin göz alıcılığı ile Simon Periton yer alıyor. Son on yıldır kağıttan karmaşık desenler üreten sanatçının “Bir Yığın Kelebek”i camın üzerine sprey boyayla işlenmiş desenlerden oluşmakta. Katman katman açılmaya müsait desenler, renkler, dokular ve figürler bir arada (sanki fotoğrafın keskinliğine de nanik yaparak bir yandan) izleyicisinin gözünün dibinde canlanmak için sanki duvarlardan iç mekâna bakıyor. Plastik ve estetik ve aynı zamanda –kelimenin sözlükteki karşılığı ile- güzel işler. Bir şakaya güler gibi gülünebilir, dokunaklı bir ifade karşısında şaşırır gibi şaşırılabilir bu resimlere: Görsel olan ne varsa sanki tam da burada.
Girişteki sempatik danışmadan galerinin iki aylık kültür gazetesini (ki ücretsiz kendisi) edinmeden çıkmamak lazım; dünya sanat gündemini de Türkiye’de olan biteni de gayet bütüncül biçimde okuruna ulaştırıyor bu gazete.

Hiç yorum yok: