Didem Nur Güngören'in durumlar, kitaplar ve şeyler üzerine, yayınlanmış -bazen de yayınlanmamış- muhtelif edebi yazıları... Tarih aralığı da 1999-2010 gibi... Hepsi bir arada temiz temiz...



Kibirli Biri

(Bu yazı Centuria, Epsilon Beta adlı kitapta yayınlandı. Haz. Enis Batur'du.)

Kibirli biri hep dik durur, dik yürür, uzun adımlar atar. Zayıf ince yüzlü, narin omuzlu, sert omurgalıdır; yaşlanınca kilo almaz, göbek bağlamaz. (Saçları seyrekleşebilir, sırtı –belki biraz– eğrilebilir.) Boynu incedir, kafasını bir güvercininki gibi hızla sağa sola hareket ettirir, boyunun ermediği yerlerde kafasını yukarılara kaldırmak için bu boynu kullanır: Dünya –zavallı dünya– hiçbir uzantısı, kıvrımı yahut bükümüyle kibirli birinin gözünden kaçamaz. Bu dünya karşısında kibirli birinin yüzü anlaşılmaz, karışıktır. (Kibirli biri kendisinin bütününün bir ana, bir yüz ifadesine küçültülerek hakkında bir karar, bir yargı verilmesine illet olur.) İfadesi hakkında illa ki bir tanım isteniyorsa, kibirli birinin yüzünün, önemli bir şeyler söylemeden hemen önce, tam da o anda hazırlanmakta olan oldukça ölçülü parlaklıktaki sözlerin yaydığı zarif ışıklarla aydınlanmaya başladığı söylenebilir. Onun, yani kibirli birinin, hep bir durumu vardır; bütün durumlar içinde onunkisi A’ya, B’ye ya da C durumuna göre ölçülür, biçilir. Tabii ki kendisi yapar bu işi: Ya şöyle, ya böyle, ya hiçbiri, ama dün akşam o arkadaşının –biraz da alkollüyken– öne sürdüğü gibi hiç değil! Biraz naif bir tiptir o arkadaşı, yani onun bildiklerini de az çok bilmesine rağmen... ama işte biraz dar görüşlüdür ve hmmm... biraz korkaktır, galiba, evet. Olsun, iyi bir arkadaştır, birlikte gezilere gidilebilir, modern bir kuleye ya da rüzgar değirmenlerine bakılabilir; daha ne olacaktı ki? (Yine de çok sinirlendi akşam arkadaşına, o alık da hak etmişti yani!) Neyse, kibirli biri dünyanın işte böyle hayranıdır (kulelerin, değirmenlerin, ağaçların, şunun bunun) ama öyle şaşkoloz şaşkoloz etrafa bakınmaz; izlerini toplar, derler, kurar, dünyayı bir daha yapar, anlatır. İyi de anlatır. Arkadaşları o kadar kitap yazmasına şaşırmadılar, bir çok önemli kitabı oldu, bazıları büyük bazıları da küçüktü. Arkadaşları ya da zaman zaman sevgilisi olan hoş kadınlar dünyayı onun gibi göremez ve anlatamazdı; kibirli biri o dünyaların (takdir edilir ki bir çok insan dünyayı başka başka görür, dünya çoğalır) pat diye tercümanıydı, hem de ne güzel, ne detaylı, ne kararında: Tamı tamına olduğu gibi! Kibirli biri işte en çok dünyadaki bu hareketlerini severdi; hep hareketini korumayı istedi, o yüzden bu dünyadan göçüverince pek öfkelendi.

Hiç yorum yok: