Didem Nur Güngören'in durumlar, kitaplar ve şeyler üzerine, yayınlanmış -bazen de yayınlanmamış- muhtelif edebi yazıları... Tarih aralığı da 1999-2010 gibi... Hepsi bir arada temiz temiz...



Karanlıkta Bir Yazar

Paul Auster’in yeni romanı “Karanlıktaki Adam”, bir süredir dünyayı daha yakından takip etmemizin bir sonucu olarak “bütün dünyayla aynı anda” Türkçe’de.

Irak savaşı, Ortadoğu krizi dünyamızı sarstı. Ne kadar? Aslında sandığımızdan daha fazla, bir süredir daha umutsuzuz dünyanın gidişatından, artık daha az inancımız var, yanıbaşımızdaki savaş hiç bitmeyecek gibi, nedenini biliyoruz ama hâlâ neden devam ettiğini bilmiyoruz. Aslında çoğu kez hiç bir şey bilmiyoruz. Etrafımıza bakıyoruz ama çok az şey bize konuşuyor, konuşulanları da anlamakta güçlük çekiyoruz.

“Uçsuz bucaksız Amerika kırsalının bir beyaz gecesinde daha, dünyayı kafamın içinde döndürerek yeni bir uykusuzluk nöbetiyle boğuşurken karanlıkta tek başınayım...” Uykusuzluk belasından neler çıkabileceğini aslında bir anlatı içinde Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde’sinden biliyoruz. Bu kez uykusuzluk bir adama kendisin de içinde olduğu bir roman kurduruyor. Roman içindeki bu romandan, kahramanın kahramanından bir çok şey öğreniyoruz: İyimserlik. Paul Auster, ki en iyimser yazarlardan, konuya kendi perspektifinden el atıyor. Bu kez odasındaki yolculuğunda savaşa gidiyor, kahramanını savaşa yolluyor. Kendisini birden bire, önemli bir görevle üstelik, bir savaşın orta yerinde bulan bir askeri kurgulayan bir yazarı anlatıyor. Yaşamının artık sonuna gelmiş, çok şeye zarar vermiş ama bir o kadar şeyi de yaşama katmış bir adamın kafasında her açıdan savaş var. Terk edilen kızı, sevgilisi savaşta ölen torunu ile bir evde yaşamanın mânasını etrafına bakarak anlamaya çalışan biri bu, yaşamını adadığı kadını da kaybetmiş, vücudunun yarısı artık işler değil... Kafasındaki savaş çok yönlü bu yüzden, yaşamanın savaşı çok yönlü olduğu için. Bu savaş bitecek mi? Bir bakıma evet, biz ölünce her şey bitecek. Ama ölmeden neler yapabiliriz?

Auster’ın kahramanı her zamanki gibi mâkul, güçlü ama kendisinin o kadar da farkında değil. Yapabileceklerini keşfediyor, okur da onunla birlikte bu sürecin eşlikçisi. Aslında Paul Auster her seferinde aynı şeyi söylüyor: Koca poponu kaldır ve yaşamaya başla! Hepimizin yapabilecekleri sınırlı ama bu onları yapmamıza engel değil. Yaptıkça yapmayı öğreneceğiz hep. Auster’ın kahramanı yine bunu yapıyor. Biz de yapabiliriz.

Paul Auster’ın en politik romanı sayılan bu romanı, bu kez eğlencesini üsluptan, incelikli göndermelerinden, kahramanının içe bakışından ve çıkarsama yaptığı durumlardan alıyor. Yine de ayaklarını yere daha fazla basmaya çalışan bir anlatı bu, galiba hepimize duruma daha dikkatli bakmamız konusunda öneride bulunuyor. Çok da geç kalmadan...


Karanlıktaki Adam
Paul Auster
Çeviren: Seçkin Selvi
Can Yayınları

Yayınlanma tarihi: Kasım 2008

Hiç yorum yok: