Didem Nur Güngören'in durumlar, kitaplar ve şeyler üzerine, yayınlanmış -bazen de yayınlanmamış- muhtelif edebi yazıları... Tarih aralığı da 1999-2010 gibi... Hepsi bir arada temiz temiz...



Çingenelerin Gerçek Fotoğrafçısı

Fotoğrafın kimi “baba”ları var. Bresson gibi, Capa gibi ya da işte Koudelka gibi. Haberi geldiğinde meraklılarının yüreğini hoplattı: Pera Müzesi senenin en önemli fotoğraf retrospektifini sunar: Josef Koudelka burada.

Josef Koudelka ömrünün önemli bir kısmını yollarda geçirdi. Derdi iyi bir iki resim çekip sonra da sergi açmak değildi. Sokakta ya da kırda ya da işte “başka yerlerde” ne varsa peşine düştü. Gerçek ya da değil, bir şeyin peşinde oldu.
Belki biraz da kendi yazgısından. Tanınmış bir fotoğrafçı olarak Çekoslovakya’yı 1968’de hayal kırıklığına uğrayarak bıraktı. Rus ordusunun ülkesine girişini ve bir umutların yıkılışını fotoğraflayarak. İngiltere’ye 1970’te sığındı, Londra’da yaşadı, sonraki senelerde yersiz yurtsuzluk içide Avrupa’yı turladı. 1987’de Fransız vatandaşı oldu.

Bu olabildiğince dramatik hayatın içinden aslında büyük anlatıları- kavramları konu olarak fotoğrafa getirdi: Çingeneler (1975), Sürgün (1988), Kaos (2000) gibi serileri formellikten ödün vermeden konusunun atmosferine sadık kaldı.
Bu atmosferi biraz da kendisi kurdu elbette. Tiyatro fotoğrafçılığından getirdiği birikim ile konusunun ve formlarının teatralliği su götürmez. Öte yandan her seferinde sıkı bir biçimsellik arayışı tek düsturu olmadı; forma kendi koluyla müdahale etti, panoramik çalışmalarıyla başka (hatta belki yeni) bir uzam yarattı.

Koudelka bir bakıma da belgeselci oldu. Zaman nasıl geçiyorsa fotoğrafları da biraz öyle; bir an sonra bütün kompozisyon dağılacak, hareket başka bir hareketle yer değiştirecek, sabit hiçbir şey yok, zaten burada /yeryüzünde misafiriz. Yanısıra simge topladı. İşaret diliyle bu dünyada neler geçiyor, neler iz bırakıyor, bunlara baktı (ve çekti). Boşluğu kullandı, boşluğu çerçeveledi, boşluğu icra etti. Huzursuz dünyanın günlerini, insanlarını, ritüellerini ve koşullarını... Hepsinin peşinden gitti.

Fotoğrafa kendisini 1967’de adadı (yüksek öğrenimini aldığı havacılık mühendisliğini kesin olarak terk ederek), 1969’da Robert Capa ödülünü aldı, 1971’de Magnum’a katıldı, 1978’de Nadar ödülünü, 1989’da Fransa Ulusal Fotoğraf Ödülü’nü, 1991’de Cartier Bresson ödülünü aldı. Görünüşe bakılırsa 2003’ten beri ilk sergisini İstanbul’da: Pera Müzesi Josef Koudelka retrospektif sergisini 26 Ocak’ta açtı; şimdi meraklıları dört dönüyor. İyi fotoğraf nasıl oluyor da oluyor gibi bir merakınız da olsa, elinizdeki dijital size fotoğraf konusunda yeterli geliyor da olsa, mutlaka uğrayın.

Josef Koudelka Retrospektif
13 Nisan’a kadar, Pera Müzesi’nde

Hiç yorum yok: