Didem Nur Güngören'in durumlar, kitaplar ve şeyler üzerine, yayınlanmış -bazen de yayınlanmamış- muhtelif edebi yazıları... Tarih aralığı da 1999-2010 gibi... Hepsi bir arada temiz temiz...



Swann'ın Bilinci

2004-2006 arasında yine başka bir grup deli bozuk, Otium adında bir internet dergisi yayınlamaktaydı. Herkesin kendisine ait bir bölümü vardı dergide, bu yazılar da o dergide çeşitle tarihlerde online olarak yer aldılar.

Swann’la Arayış’ın ilk bölümden itibaren muhattap oluruz, ilk cilde adı verilen yahudi koleksiyoner, aynı zamanda anlatıcının kavramsal eksenlerinden biridir; Swann x ise, Guermantes y’dir. (Arkasından Charlus ve Albertine, Sodom ve Gomorra vs. gelecektir.)
Swann’ın Arayış boyunca aldığı biçimlerden ikincisi: sanat düşkünü, Vermeer araştımacısı ve Odette de Crecy’nin aşığı. “Tipi bile olmayan”, aynı sosyal ortamı bile paylaşmadığı bir kadına tutkun olan Charles Swann’a göre Odette güzel, ilginç bile değildir, ahmak hatta çoğu kez aptaldır. Bilinç. Oysa Swann bu bilincin öte yakasında, Odette’in fiziğinde Botticelli’nin bakirelerinden birini görür, aynen Odette’in etrafındaki insanların üstünlüğünü tasarlarken görgülerinden ya da kişiliklerinden değil, Odette’in etrafını sarıyor olmalarından referans aldığı gibi. Bu kadın, Odette, bu haliyle bir tahayyüldür, Swann’ın bilinci bu tahayyülü hem bilir hem de üretilmesine mani olamaz. Bu kadının sûretinde, Swann’ın biraz da ikiyüzlü olan sosyal yaşamının, o sosyal yaşamının bu biçimini Swann için kaçınılmaz hatta gerekli kılan temel hallerin ilkeleri canlanır ve Odette’i Swann için nesne kılar. Odette tam anlamıyla yosmanın tekidir, güzel, akıllı, becerikli vs. hiç değildir, ama işte, kimi zaman Botticelli’nin bir freskinin tıpatıp aynısıdır. Swann aslında yosma olan, zaman zaman da bir freske dönüşen bu kadına tutulur.
Bunun yanı sıra Swann Odette’i kıskanır, bu kıskançlığı da arzunun kendisi ile karıştırır. Kıskançlığı dindirmek için arzunun gerektirdiklerini yapar. Oysa Swann’ın arzusunun bu hali, arzunun kendi doğasına, ilkel bir durumuna ilişkindir: sahip olma. Aslında arzuyu yaratan temel ilke Odette’in Swann’ı aldatıyor olma ihtimalinden ziyade Charles Swann’ın arasında yaşadığı iki ayrı kutbun geriliminden beslenir. İlk teze geri dönelim: Çünkü Swann’ın kendi kişiliği de iki ayrı kutba aittir: aldığı eğitimin, sonradan edindiği görgü ve bilgi sayesinde girip çıktığı salonların kuzey kutbu ve bunun karşısında içinde doğup büyüdüğü, Combray’daki evinin de dahil olduğu, komşularının gazetedeki şahıslardan konuşmaktan hoşlanmadığı güney kutbu.
Bu iki karşı kutbun değerlendirilmesinin bir yanı, arzunun ve arzu-nesne ilişkilerinin farklı biçimlerinin doğasına dayanıyorsa, diğer yanı da bu biçimlerinin yarattığı sosyal durumlara dayanmaktadır. Arzunun nesnesine (daha) doğrudan yöneldiği Comray çevresi ya da Swann’ın da (ontolojik olarak) dahil olduğu burjuvazinin ve popüler sınıfların yatağı; bunun karşısında da arzunun kendisi ve bunun etrafında oluşan ironinin, söz dağarcığının, latifenin ve işaretlerin soylu salonları.
Odette uğruna sosyete salonlarından bir süre çekilir Swann, kendi arzusu nesnesine fiziksel olarak doğrudan yönelebileceği bir sosyal ortam tahayyülü ile Verdurin salonuna sık sık gitmeye başlar. Buradan dışlanır: Yüksek burjuvazi mimetik arzunun kendisidir zira. Odette’in Verdurın salonuna rağmen bu tuzağa ilk zamanlarda pek düşmediğine hükmeder Swann, ama ilk zamanlarda tanımadığı bir şeye arzu duymayan Odette, Verdurin salonun Swann’a duyduğu, arzularının dolayımından kaynaklanan öfke karşısında pes eder, hatta zamanla kendi arzuları da bu salonunkilere uyum gösterecektir (ama Odette çıkış yolunu farklı kuracaktır).
Charles Swann ise iki konuda yanılmıştır: Verdurin salonunun doğrudanlığı bir yana, asıl kendi arzusunun da doğrudanlığı söz konusu değildir. Odette sanatsal bir tahayyülün canlanışıdır Swann için, bu sanatsal tahayyül Botticelli’nin figüründen (ya da Vermeer ışığından) beslenir; bu arzunun nesnesi Odette bile değildir. Dolayısıyla Odette’e yönelen bu arzu eninde sonunda dolaylıdır. Üstelik nesneden ayrı düşmek arzunun öfkesini harekete geçirir, arzunun nesnesini uzaklaştıran, ulaşılmasını engelleyen Verdurin’ler de bu öfkenin nesnesi olurlar; ama durumu mimetik arzudan bir fark ayırır: arzuyu yaratan Verdurin’ler değildir, o nedenle Verdurin’le hakkında daha yanılırken yanıldığını bilen bilinç Swann’ı hiç terk etmez, yüksek burjuva Verdurin’lerin bitmeyen mimetizminin yanılgısına düşmez: “Hayatımın onca yılını hasrettiğim kadın, aslında hoşuma gitmeyen, tipim bile olmayan bir kadınmış meğer!”
Öte yandan Swann’ın Botticelli’ye bakışı yüksek sosyetenin sanat anlayışından da farklıdır; bu içselleştirme biçimi, bir salonda içinde “Boticelli” “fresk” “Musa’nın Hayatı” kelimeleri geçen bir cümle kurmaktan hayli uzaktır. Gençken sanatçı olabileceğini düşlemiş bu sanat düşkününün sanatçı olmasını dahil olduğu tabaka engeller. Fakat Swann’ın sanat anlayışı da yüksek sosyetenin daha sığ sayılabilecek anlayışına da dahil olmaz. (Verdurin’lerin, mimetizmin kurbanı sığ avant-gardizmine dahil olmadığı gibi). Koleksiyoner Charles Swann yüksek burjuvazinin sanat anlayışının ilk temsilcilerindendir, neredeyse bir sanatçıda var olabilecek düzeydeki bilgisi, Swann’ı gerçek düzlemde bu bilginin karşılığını aramaya iter.
Odette: İşte, arzuyu yaratan Swann’ın kendisidir. Arayış.

Hiç yorum yok: